Sukulent Çiçeği

Sukulent bitkiler aleminde kaktüs
familyasının bir ferdidir. Bilinen kaktüslere nazaran sukulent bitkisinin
dikenleri yoktur. Sukulent kelime anlamı olarak da özü ve suyu bir anlamına
gelir. Sukulent bitkisi de kaktüs familyasını diğer fertleri gibi vücudunun
tamamında sıvıyı depo eder. Yassı ve kat kat yaprak şeklinde büyümesini
sürdürür. Bizim hayatımıza sukulentlerin yaygın olarak yerleşmesi ise ana vatanının
bizden biraz uzakta olmasına bağlı olabilir. Bu kadar akademik bilgi yeterli
dursun biz neden bu kadar sukulent ondan
bahsedelim.
Sukulent hepimizin bildiği üzere
son zamanların en gözde modası oldu. Her yerde minik tatlı sukulentler
bulundurur olduk. O kadar ki gelin çiçeklerimizde aranjman olarak kullanıyoruz.
Tatlı minimalist halinin yanı sıra bulunduğu ortamdaki kötü enerjiyi ve
radyasyonu emdiği için de ayrıca ilgi duyuyoruz. Malumunuz teknoloji çağında
olmamızdan dolayı çok fazla radyasyona maruz kalıyoruz. Bu küçük tatlı
bitkilerde bizi bir nebze olsun koruyor.
Gelelim bize estetik açıdan
faydalarına. Bitkiler hatta doğaya ait her şeyin fiziksel hali altın oran
üzerine şekillenir. Bu yüzden doğa bize hep estetik açıdan kusursuz gelir.
Nedeni altın oran sırrında. Fakat insan her zaman algıladığı altın oranın
farkında olmayabiliyor. Bir şeyi çok beğeniyoruz ama neden bilmiyoruz. Çünkü
beyin altın oranı algılarken göz algılayamamıştır. Ama sukulent bitkisinde
altın oranın dışa vurumu gözle açıkça algılanır boyuttadır. Biz sukulenti işte
bu yüzde çok güzel buluyoruz.
Sukulent tek başına çok dekoratif
ve etkileyici olduğu gibi farklı materyaller ile de oldukça dengeli bir görsel
sunar. Yapay malzemeler ve doğal malzemeler kullanarak üç boyutlu tabloları
andıran terarrium saksıları son zamanlarda herkesin ilgisini çekiyor. Hazır
olarak alınanlar da var evde yapılanlarda. Günümüzün favori etkinliği olan
kendin yap dalgasına terarrium içinde sukulentlerde dahil oldular. Sadece
terarium içinde değil farklı saksılar kullanılarak da oldukça yaratıcı
çalışmalar yapıyor. Evimizin baş
köşesinde keyifle konumlandırabiliyoruz. Ya da sukulentlerden balkonlarımızda
görsel bir şölen sunuyoruz. Ama sanırım en çok çalışma masalarımızda seviyoruz.
İş hayatının stresinden bizi biraz olsun uzaklaştırıyor.
Sukulentleri bu kadar çok
sevmemizin sebeplerinden biri de artık doğadan ve yeşilden çok uzaklaşmış
olmamız olabilir. Beton yığınları arasında oksijenden ve yeşilden uzak
yaşıyoruz. Toprağın iyileştirici ve dinlendirici gücünden mahrum kalıyoruz.
Evlerimizde çiçekler yetiştirmeyi bile unuttuk. Ama sukulent güneş ışığına çok
ihtiyaç duymayan, sıklıkla sulamak gerekmeyen bir bitki. Onun bu özelliği de
günümüzün yoğun ve telaşlı insanlara çok iyi geliyor. Az zahmet ile çok sefa
sürüyoruz. Hem radyasyonun etkilerinden biraz olsun korunuyoruz hem doğanın
muhteşem güzelliği ile estetik ihtiyacımızı karşılıyoruz hem de yeşilin
güzelliğini hayatımıza katıyoruz. Şehirlerin toprağa ve doğaya hasret
insanlarına bir avuç huzur getiren minik tatlı bitkiye sanırım hepimiz çok büyük
bir sevgi besliyoruz.
Hayatımıza doğayı daha çok dahil etmemiz dileği ile görüşmek üzere..